Cumartesi, Haziran 2

40 dakika basketbol için çok uzun bi zaman...

Antin basketbol ligimizin kuntin final serisi nihayi nahiyesine kavuştu ama bünyemde oluşturduğu gaz hala atmosfere karışamadı. Komisyoncu Stern, sinsi planını uygulamaya koyduğundan beri avrupa basketbolunun tadı kalmasa da, evladımız Türkiye liginin finalinden yine de kaliteli basketbol umudum vardı. Ama anladığım kadarı ile seriden önce birisi Fenerli oyunculara gelip, " ulen duydunuz mu? sahadaki çizginin gerisinden atınca daha çok sayı veriyolarmış, ne güzel" deyince ve Efesli oyuncular da " bizim başımız kel mi? biz de atarız, hem içersi kalaba, dışarsı yayla gibi" diye düşününce, play-off finali şut yarışması şeklinde geçti.

İstatistiklere kısaca bi gözatmak gerekirse Fenerbahçe nin serinin dört maçında sırasıyla 34, 30, 25 ve 31 üç sayılık denediğini; Efes in de buna 20, 29, 31 ve 31 deneme yaptığını görüyoruz. İki sayılık denemelerin çogu zaman daha düşük sayılarda kaldığını düşünürsek, Efes in ezici üstünlüğe sahip olduğu pota altını kullanmak yerine Fener in kısalarıyla sidik yarıştırma çabası, dandik basketbolun yanında 4-0 lık utandıran sonucu getirdi. Tempo bulduğu zaman, karşısında Toronto görmüş Kobe veyahut Barlas dinlemiş Kongar kıvamına gelen Demir Mrsiç ve Willy Süleyman ın oyunlarına, formsuz Cenk, Cüneyt ve Ömer in fukara sümüğü gibi yapışarak etkisizleştirdiği kral insan Nicholas la karşı koyamayan Efes, kendi oyun karakterinin çok dışına çıktı ve bütün maçlarını deplasman ortamında oynamasının da etkisiyle ezik oynadı, fark yedi.

Efes in konsantrasyon eksikliğini ve isteksizliğini iki pozisyon çok net belli etti. Birincisi ilk maçta, Cibona dan bu yana izlediğimiz Prkaçin in (ne güzel takımdı Cibona; Damir Mulaömerovic, Gordan Gricek, Josip Sesar, Nikola Prkaçin...) muhtemelen kariyerinde ilk defa 3 sayı denemesi, ki çembere dahi değdiremedi sanırım, ikincisi de son macta topu çalarak bire sıfır giderken smaç denemeye karar veren İbrahim in, ancak fileye ulaşarak smacı kaçırdıktan sonra arkadan hiç bi Efes linin yetişmeye çalışmaması sonucu basketi rahatça atmasıydı. Sezon başı kılkuyruk guard Jenkins i alarak takım karakterini yerle yeksan eden zihniyetten de böyle bi takım çıkması sürpriz olmadı zaten.

Son olarak bir iki lakırdı da Ülker-Fener birleşmesi hakkında etmek isterim. Ülker in bu hareketinin doğrudan, yakın gelecekte basketboldan desteğini çekme planının ilk adımı olduğunu düşünüyorum ki her ne kadar Ülker organizasyonuna kökten ayar olsam da ligimiz açısıdan epey kaygılıyım. Tofaş ın ligden çekilmesini nasıl ligi Efes ve Ülker tekeline bıraktıysa, Ülker in de ufaktan arazi olma çabası hoş değil, burdan Tayyip i uyarıyorum. Aha buraya da yazıyorum, iki üç seneye Ülker tanıtım faaliyetlerine yalnızca ekstra salak reklamlarıyla devam edecek. (etmezse de yazıyı kaldırırım burdan, sonra da inkar ederim, bişey olmaz)

Velhasıl kelam, Fener şampiyon oldu ama Mirsad da Haislip ten sopa yediğiyle kaldı. Kazananı tebrik ediyo muyum?... :) komik olmayalım...

ayrıca duncan da adam degil, bi daha da şampiyonluk göremez.

3 yorum:

Gajdop dedi ki...

Bu Efes'in taamına koyim. Tuncay Özilhan'ı da eşşekler kovalasın. Ne hale geldi takım. Ortalama 35 sayı fark mı yenir FB-Ülker karmasından. Efes seyircisi var mıydı hiç o salonda? Naumoski'nin kemikleri sızlardı mefta olsaydı. Gerçi o da Ülker'de oynadı yav. Sinirim bozuldu gene...

syg dedi ki...

basketi de bilmiyorum de arkadas...
bişiden de geri kal:D

o diil de dortmund'da da bi taşçı peydah olmus dıolar.
Stern babaya duyurulur

aliyavuz dedi ki...

oktay mahmudi'nin istifasini istiyorum mumkunse.

topçularla da gergin iliskilere sahip, kaya gibi seker bir arkadasi kusturup paketleyen, abuk sabuk yabancilar isteyen, kendi koltugunu yillardir (cevirmen oldugu yillar da dahil) birakmamak icin baskanin bi numarali adami olan, siyasetçivari pikenrollarla herkesleri ekarte eden oktay abi lutfen artik gitsin.